27 Ocak 2011 Perşembe

neyse ki devami olacak herseyin..



Sonsuzluğa uzanmakmış senin gözlerinin manası. 
Anlayamamışım kaybedene dek. 
Hani hep derlerde inanmazdımya gidenler, gidince kıymetlenir. 
Evet Gittin. Gözyaşlarımdan süs ekleyebildim, 
buruşturup şekillendirdim ve baka kaldım sonsuluğunun fotoğrafına. 
belki değiştirebilrdim herşeyi 
belki engel olabilrdim gidişine 
durabilrdim önünde gitme derdim gitme.. 
sonum olma sebebim olma gitme.. 
gitme..... 
Tutamadım gitmeni. 
Temmuz gecesinde parlayan yıldızın kayması gibi gittin avuçlarımdan. 
Evet tutamadım evuçlarım yandı giderken. 
Ama elimin yanığı neydi ki yüreğimin yanında. 
Şİmdi uyanıyorum içim acıyor, kalkıyorum içim acıyor, 
yatıyorum içim acıyor. 
Verem olsam vermezdi bu kadar acı gidişinden ötürü. 
Ama gittin. içim parelense ne parelenmese ne. 
Gittin. 
ztn kasımda gelmiştin soğuktu sondu baharın adı 
biliyordum gideceğini .. 
ama düşünememiştim bu kdr erken olabileceğini 
bu kdr tazeyken solacağını gülümseyişlerimin.. 
kim bilir belkide yakıştıramamıştım kocaman yürekli sandığım sevdiğime... 
Neyseki devamı olacak herşeyin. 
Yaşamalıyım buydu benim tek dileğim yine devreder belki herşeyin bir sabrı olacaktır 
ben yine beklerim.. 
beklerim çünkü işimde sensin gücümde.. 
kalmadı ki hayatta başka amacım tek umudum son çarem .. 
sen gülmesende yüzüme ben seni beklerim ... 
Sonsuzluğun fotoğrafı fotofinişim yine tutmadı altılı yattı hayallerim. 
Neyseki haftaya veliefendideyim. 
Bi gün elbet seni tek geçeceğim. 
Nalkaponum benim tek sevdiğim.. 

16 Ocak 2011 Pazar

karadeliğin işleyişinde kaybolmadan, çileğin tohumunda aydınlanma vakti



bir sabah uyandığında aklında beliren ilk arzu o günkü tüm iş planını bozup sadece bir kavanoz çilek reçeli yapmak olan hevesli bir kadın olabilirdim. .ama ağzımın tadını bozan bir şey var bu hayatta ve o çileği zamana dayayan mefhum bende bir türlü yerine oturmadı. belki daha çok hırslanmalıydım. kendimi işleyen çarkın içinde tutmak adına verdiğim mücadeleyi hayatım pahasına bırakmamalıydım. ama hergün ağladığımı duyuyordum yan odadan. ben aptal mıyım hangi müziğin volümü bunu bastırabilir. duyuyordum. kimsenin kalbimde açılan karadelikten haberi yoktu ve eksileri yutma yeteneğim bana pahalıya patladı. hayır, belki ben hiçbir zaman uyandığında aklında beliren ilk arzu bir kavanoz çilek reçeli yapmak olan o kadın olamayacağım. ama kendim için daha iyisini yapacağım. geri gideceğim! karadeliğin işleyişini tersine çevirecek kadar geri! çileğin tohumda saklandığı yere kadar geri! insanın eşleşme gizindeki sezgi kadar geri! ağzımın tadını bozan her ne ise onu bulup, yok edecek kadar, GERİ!..

işte beş yıl önce o sigaradan ilk nefesi çektiğimde kendime koyduğum hedef buydu. şimdi nerede miyim? bir süpermarkette. sigara? hayır. çilek reçeli rafının önündeyim.
kısaca, biraz daha zamanı var...

11 Ocak 2011 Salı

anneler

Bir keman sesiyle inleyen gönül tellerim sızlayıp duruyormuş meğer zaman zaman... 

Zaman ki, nasıl geçtiğini anlayamadığım, değerini bilmediğim o geçip giden ve geçtiğinden haber vermeyen...


Gücüm ıssızlığımda gizleniyormuş zaman zaman..


Issızlığımda kaybolunca volkan olup içimden fışkıran hırsımla sarmaş dolaş olup doluyormuş gözbebeklerime...


Sonra güneş doğuyormuş bulutların aşık olduğum o pusunun arasından...


O güneş ki tenimi çiçeğin taç yarprakları gibi incecik kılıp ısıtıyormuş sarıldığım umutları...


Meğer....Anne kucağı, anne kokusu gibisi asla olmuyormuş...


Çare olmuyormuş ne bir söz... 



Ne bir gülüş, kederi boyunu aşmış, saç diplerine birikmiş o hüzne..